1 Ocak 2013 Salı


“Cari açık için eylem planı hazırladık”

Yeni yılın ilk gününde Sanayi Bakanı Ergün, cari açık için eylem planı hazırladık demiş. Buna inanmak çok güç. Yıllardır cari açık finanse edilebildiği sürece sorun yok açıklamaları geliyordu. Önlem alınmadan kontrolsüzce büyümeye izin verildi, uyarılar dikkate alınmadı ve hatta uyaranlar Türkiye’nin iyiliğini istemeyen düşmanlar olarak ilan edildi.

Fakat yapısal sorunlara dokunulmaksızın gerçekleştirilen kontrolsüz büyümenin bir yerde tıkanması kaçınılmazdı ve dünya ekonomik konjonktürü bu sorunlu büyümeye dahi izin vermeyecekti. İhracat rekorları kırmakla övünürken kırdığımız ithalat rekorlarından bahseden yetkili göremedik. 80 liralık ithalat yapmadan 100 liralık ihracat yapamayacağımız konusu göz ardı edildi.
2012 yılına henüz girmeden yaptığı açıklamada IMF, Türkiye için 2012 yılı büyüme tahminini %2,5 civarında açıkladığında Ali Babacan’ın bu tahmini yüksek tondan eleştirdiğini, Orta Vadeli Program hedefinden sapma olmayacağını, bu hedefte revizyon yapmayacaklarını ve ekonominin en az %5 büyüyeceğini söylediğini hatırlıyorum.

“%2,5 büyümeye sadece gülüyorum”

Aynı günlerde yapılan haberlerde de Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın IMF ile ‘kafa bulduğu’ gibi iddialı haberler yayınlanmıştı.

“Türkiye ekonomisi yüzde 8,9 büyümüştür. 2009′daki küresel krizin etkisiyle yaşanan dağılmadan sonra o tarihte Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşlar, Türkiye’nin büyüme öngörülerinde ciddi oranda yanılmıştır. 2012 yılından itibaren yine IMF’nin yapmış olduğu yüzde 2,5′luk büyüme öngörüsüne sadece gülüyorum. Türkiye ekonomisi, 2012 yılında da müteşebbisi, siyasi ve ekonomik istikrarıyla IMF’ye tahminlerinde yanıldığını gösterecek ve bunun çok üzerinde tahmin ediyorum iki katına yakın büyüme gerçekleştirecektir.”

Ekonomi yönetiminde olanların iddialı konuşmaları gerekir tabi diye düşünüyor insan. Kabul. Fakat en yetkili ve sorumlu insanlardan ekonomiye ilişkin gerçek bilgiler edinilmediğinde yatırımcılar, tüketiciler doğru kararları nasıl alabilir? Bu açıklamayı yapanlar verdikleri bilgilere kendileri de inanıyorlarsa, karşımızda sorunları tespit etmekte ve doğru tespit edilen sorunları gidermeye yönelik önlem almakta yetersiz bir yönetim var demektir.

Cari açık zaten düşecek

Türkiye ile ilgili yayınlanan hemen her raporda yüksek büyümenin son derece olumlu olduğu belirtilirken cari açığa dikkat edilmesi de eklenmiştir. İç tüketime dayalı büyümesiyle Türkiye ekonomisi, ne kadar büyürse cari açık o kadar artıyordu. 2012 yılının 3. çeyrekteki verilerine baktığımızda ekonomi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0,2 büyürken 2012 yılının büyüme oranı ise %2,7 olarak tahmin ediliyor (bkz. Betam Aralık 2012 raporu).

2011 yılındaki %8,5’lik büyüme rakamının bu yıl iyimser tahminlere göre %2,7’ye gerilediği Türkiye ekonomisinin yumuşak inişin adını anmak bir yana dursun, alenen çakıldığı bir durumda cari açığın hiçbir ek önlem almaya gerek kalmadan da önemli oranda düşeceği zaten çok açık. Bu durumda Bakan’ın cari açık için eylem planı hazırladıklarını söylemesi hiç gerçekçi değil. Bu ancak kafaüstü çakılan bir ekonomiden arta kalan hurdanın değerlendirilmesi olarak görülebilir.

Siyasi gündemin neredeyse saatlik belirlendiği Türkiye’de ekonomi konuşmaya hiç zaman kalmıyor olabilir. Çok kritik siyasi konularda yönetimin yalan söylemesi de artık normal karşılanıyor olabilir. Ancak herkes siyasi gündemle meşgulken ekonomi yönetiminde sorumsuzca davranmanın faturası çok ağır olur ve bunun bedeli gelecek nesillerin hanesine borç yazılır. Yukarıda yalnızca cari açık konusundan çok az bahsettim. Altın ‘ihracatının’ rakamları nasıl manipüle ettiğine, Merkez Bankası’nın ‘alışılmadık’ yöntemlerine, istihdamın durumuna ve diğer makroekonomik rakamlara başka yazılarda bakmayı tercih ediyorum.

Türkiye’nin kendinden kaynaklanan ekonomik krizlerinde çektiği acıları hiç unutmamak gerek. 2001 krizi sonrasında Ecevit hükümetinin hazırladığı ve bedelini ödediği Güçlü Ekonomiye Geçiş programını izleyen bugünkü iktidara dünya konjonktüründeki likidite bolluğu da yardımcı olmuştu. Ancak bugün dünyada elinizi hangi ekonomiye atsanız sorunlu. Dünya ekonomisi çökmüşken Türkiye’nin yapısal sorunlarından kaynaklanan olası bir ekonomik çöküşte kimseden fayda gelmeyeceği belliyken sorumlu yöneticilerin artık yalnızca kendi iktidarını düşünmekten vazgeçmesi gerekiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder