“Cari açık için eylem planı hazırladık”
Yeni yılın
ilk gününde Sanayi Bakanı Ergün, cari açık için eylem planı hazırladık demiş.
Buna inanmak çok güç. Yıllardır cari açık finanse edilebildiği sürece sorun yok
açıklamaları geliyordu. Önlem alınmadan kontrolsüzce büyümeye izin verildi,
uyarılar dikkate alınmadı ve hatta uyaranlar Türkiye’nin iyiliğini istemeyen
düşmanlar olarak ilan edildi.
Fakat
yapısal sorunlara dokunulmaksızın gerçekleştirilen kontrolsüz büyümenin bir
yerde tıkanması kaçınılmazdı ve dünya ekonomik konjonktürü bu sorunlu büyümeye
dahi izin vermeyecekti. İhracat rekorları kırmakla övünürken kırdığımız ithalat
rekorlarından bahseden yetkili göremedik. 80 liralık ithalat yapmadan 100
liralık ihracat yapamayacağımız konusu göz ardı edildi.
2012
yılına henüz girmeden yaptığı açıklamada IMF, Türkiye için 2012 yılı büyüme
tahminini %2,5 civarında açıkladığında Ali Babacan’ın bu tahmini yüksek tondan
eleştirdiğini, Orta Vadeli Program hedefinden sapma olmayacağını, bu hedefte
revizyon yapmayacaklarını ve ekonominin en az %5 büyüyeceğini söylediğini
hatırlıyorum.
“%2,5 büyümeye sadece gülüyorum”
Aynı
günlerde yapılan haberlerde de Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın IMF ile ‘kafa
bulduğu’ gibi iddialı haberler yayınlanmıştı.
“Türkiye ekonomisi yüzde 8,9 büyümüştür.
2009′daki küresel krizin etkisiyle yaşanan dağılmadan sonra o tarihte Dünya
Bankası, IMF gibi kuruluşlar, Türkiye’nin büyüme öngörülerinde ciddi oranda
yanılmıştır. 2012 yılından itibaren yine IMF’nin yapmış olduğu yüzde 2,5′luk
büyüme öngörüsüne sadece gülüyorum. Türkiye ekonomisi, 2012 yılında da
müteşebbisi, siyasi ve ekonomik istikrarıyla IMF’ye tahminlerinde yanıldığını
gösterecek ve bunun çok üzerinde tahmin ediyorum iki katına yakın büyüme
gerçekleştirecektir.”
Ekonomi
yönetiminde olanların iddialı konuşmaları gerekir tabi diye düşünüyor insan. Kabul.
Fakat en yetkili ve sorumlu insanlardan ekonomiye ilişkin gerçek bilgiler
edinilmediğinde yatırımcılar, tüketiciler doğru kararları nasıl alabilir? Bu açıklamayı
yapanlar verdikleri bilgilere kendileri de inanıyorlarsa, karşımızda sorunları
tespit etmekte ve doğru tespit edilen sorunları gidermeye yönelik önlem almakta
yetersiz bir yönetim var demektir.
Cari açık zaten düşecek
Türkiye
ile ilgili yayınlanan hemen her raporda yüksek büyümenin son derece olumlu
olduğu belirtilirken cari açığa dikkat edilmesi de eklenmiştir. İç tüketime
dayalı büyümesiyle Türkiye ekonomisi, ne kadar büyürse cari açık o kadar
artıyordu. 2012 yılının 3. çeyrekteki verilerine baktığımızda ekonomi bir
önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0,2 büyürken 2012 yılının büyüme oranı
ise %2,7 olarak tahmin ediliyor (bkz. Betam Aralık 2012 raporu).
2011
yılındaki %8,5’lik büyüme rakamının bu yıl iyimser tahminlere göre %2,7’ye
gerilediği Türkiye ekonomisinin yumuşak inişin adını anmak bir yana dursun,
alenen çakıldığı bir durumda cari açığın hiçbir ek önlem almaya gerek kalmadan da
önemli oranda düşeceği zaten çok açık. Bu durumda Bakan’ın cari açık için eylem
planı hazırladıklarını söylemesi hiç gerçekçi değil. Bu ancak kafaüstü çakılan
bir ekonomiden arta kalan hurdanın değerlendirilmesi olarak görülebilir.
Siyasi
gündemin neredeyse saatlik belirlendiği Türkiye’de ekonomi konuşmaya hiç zaman
kalmıyor olabilir. Çok kritik siyasi konularda yönetimin yalan söylemesi de
artık normal karşılanıyor olabilir. Ancak herkes siyasi gündemle meşgulken ekonomi
yönetiminde sorumsuzca davranmanın faturası çok ağır olur ve bunun bedeli
gelecek nesillerin hanesine borç yazılır. Yukarıda yalnızca cari açık
konusundan çok az bahsettim. Altın ‘ihracatının’ rakamları nasıl manipüle
ettiğine, Merkez Bankası’nın ‘alışılmadık’ yöntemlerine, istihdamın durumuna ve
diğer makroekonomik rakamlara başka yazılarda bakmayı tercih ediyorum.
Türkiye’nin
kendinden kaynaklanan ekonomik krizlerinde çektiği acıları hiç unutmamak gerek.
2001 krizi sonrasında Ecevit hükümetinin hazırladığı ve bedelini ödediği Güçlü
Ekonomiye Geçiş programını izleyen bugünkü iktidara dünya konjonktüründeki likidite
bolluğu da yardımcı olmuştu. Ancak bugün dünyada elinizi hangi ekonomiye
atsanız sorunlu. Dünya ekonomisi çökmüşken Türkiye’nin yapısal sorunlarından
kaynaklanan olası bir ekonomik çöküşte kimseden fayda gelmeyeceği belliyken
sorumlu yöneticilerin artık yalnızca kendi iktidarını düşünmekten vazgeçmesi
gerekiyor.